28 Şubat 2012 Salı

TAHTA ÇUBUKLARIN MARİFETİ

Bir gün Starbucks’da kahve içerken Yaren’in tahta karıştırıcı çubuklara uzanmaya çalıştığını fark ettim. Kendi uzanamayınca yardım istedi ben de eline birkaç tane verdim. Açıkcası ne yapacağını merak ettim. Birkaç tane verdim biraz daha istedi, neden bu kadar çok istiyorsun diye sorduğumda ise,  arkadaşlarımı da vereceğim dedi.

Daha sonra birlikte oynadığı diğer arkadaşının yanına giderek ona da biraz çubuk verdi ve yönlendirme yaparak çubuklarla oynamaya başladılar. Ne oynuyorlar diye dikkat ettiğimde ise çubuklarla birtakım şekiller yapıp kendilerince hikayeler ürettiklerini gördüm. İtiraf etmeliyim bu hoşuma gitti. Çünkü çok basit görünen bu oyun kurgusunda aslında dikkate alınacak çok şey var.

  • Öncelikle kendi düşünerek bir objeyle oyun kurmayı planlanmıştı.
  • Ona ulaşmaya çalıştı, yapamayınca pes etmedi, destek istedi
  • Sadece kendini değil arkadaşını da düşündü ve onun için de istedi
  • Daha sonra onu da yönlendirerek bir takım lideri gibi oyunu kurdu.
  • Arkadaşıyla birlikte kendi hayal gücünü kullanarak hikayeler üretti

Tüm bunlar aslında kişisel gelişimin en güzel örnekleri olan çok ama çok önemli şeyler. Düşünmek, planlamak, destek istemek, başkalarını düşünmek, oyun kurmak ve grubu yönetmek.

Onların oyunlarını izlerken çok keyif aldım doğrusu.

Geçenler de eve de temin ettim bu tahta çubuklardan ve birlikte şekiller yapmaya çalıştık. Küçük bir oyun kurgusundan zevk alması memnun etti beni.

Aslında çevrede çocuklarımızla oyun kurabilecek o kadar çok obje var ki. Belki de hiç oyuncakçıya gitmeye gerek yok.

15 Şubat 2012 Çarşamba

İLK AHŞAP BOYAMA ÇALIŞMAMIZ

Bir dönem ahşap boyama hobim olmuştu ve çok zevk alarak yapmıştım. Aslında el becerileri konusunda hiç becerikli bir insan değilimdir ve hatta berbatımdır. Bir düğme bile dikmesini beceremem. :))

Ama bundan 6 yıl önce ahşap boyama kursuna katıldığımda epey hoşuma gitmişti ve çok da fena değildim boyama işlerinde. Hatta kursun sonunda bir sergi açmıştık ve en fazla da benim ürünlerim satılmıştı.

Geçenlerde kitapçıda rengarenk boyaları görünce bir heves bir kaç renk boya ,ahşap bir vazo ve fırçalar aldım. Ama bunları kendim için değil Yaren için aldım.

Eve geldiğimizde de ilk boyama çalışmalarımızı yaptık. Yaren çok zevk alarak yaptı ve o gün bugündür "anne vazo kurudu mu? yine aşşap boyama yapalım mı?" diye soruyor.

İşte ilk boyama çalışmalarımız.



 Yaren için küçük bir fırça olsun diye düşündüm ama sanıyorum yanlış oldu.
Daha büyük bir fırçaya ihtiyacımız var.



Belli bir renkte vazo olmadı tabii ki :))

Not : Yaren boyama işlerini hep zeminde oturarak yapmayı tercih ediyor. Bu nedenle de halının üstüne birşeyler sererek bu tip boya çalışmalarını yapıyoruz. Masaya bir türlü alıştıramadım.

7 Şubat 2012 Salı

KELEBEKLER VE İNSANLAR

Üstün DÖKMEN’in "Kelebekler ve İnsanlar" kitabını bitirdiğimde aslında en büyük engelimizin kendi önyargılarımız olduğunu bir kez daha anladım. Önemli olan bedensel engeller değil, zihnimizdeki engellerimizdir.

Kitapta iki kelebek ile iki engelli gencin aşk hikayesi, hem ortak yanları ile hem de farklılıklarıyla o kadar güzel anlatılmış ki.

Kitabı bitirdiğinizde, yaşamın kısa ya da uzun olmasının önemli olmadığını, asıl irdelenmesi gerekenin, yaşamın renkli ya da renksiz mi olduğu gerçeğini bir kez daha anlıyorsunuz.
Ben en çok da kelebek Alaimisema’nın öyküsünden etkilendim. Kısacık zannettiği ömrünü aşık olduğu kelebek Kerman’ı aramak ile geçiren ve sonunda ise zalim bir kelebek avcısı tarafından yakalanıp bir kelebek koleksiyonuna acımasıca eklenen kelebek Alaimisema’nın hikayesi.

Yazar, kitapta iki öyküyü anlatırken o kadar güzel cümleler de kullanmıştı ki bunların hepsini not almadan geçemedim. Buradan da paylaşmak istedim. Hepsinin verdiği mesaj ayrı güzel ve düşündürücü.

Beni bir etkileyen husus ta kelebek avcılığının ve kelebek koleksiyonculuğunun acımasız gerçeği idi. Ülkemizin biyoljik çeşitliliğinin yurtdışı ülkelerine satılması ve bunun için acımasızca katledilen hayvanlarımızın hazin öyküsünü ilk defa yakından öğrenme şansım oldu.

Ülkemizin sadece kültürel ve manevi değerlerini değil, biyolojik zenginliklerini de korumamız gerektiğini buradan ben de vurgulamak isterim.

Tüm bunları kitabı okuduğunuzda daha iyi anlayabileceksiniz.


İşte kitaptan bazı notlarım

Aile, insanların açlığı ve tokluğu birlikte sindirdikleri, güzel esintileri ve kötü kokuları birlikte hissettikleri ve eğer dayanabilirlerse güçlüklere birlikte göğüs gerebildikleri bir yerdir. Direkler ve çatılan tahtalar, çakılan çiviler çok da önemli değildir. Bir aileyi ayakta tutan şey, gülümseyen yüzlerin ve çatılan kaşların dengesidir.

Aşk görmeden birbirini fark etmektir.

Avcılar ve saldırganlar bu dünyada daima olagelmiştir; önemli olan avların dayanışmasıdır.

Aslında aşık olduğunuzda hele ki bu aşk, kabulde zorlansanız bile tek yanlıysa, doğru söylediğinizde de rahatsız olursunuz, yalan söylediğinizde de.

İçine kaygı bulaşmış tüm olumsuz düşünceler, hem hedeflerimizden uzaklaştırır bizi, hem dünyanın bize verdiği yolu kısaltır önümüzde.

Yalnızca zayıflar adalet ister; güçlülerin adaletleri yanlarındadır, istediklerine verirler, istemediklerine vermezler.

Yıldırım aşkı havadan geldi, bir anda ortaya çıktı sanılır. Ama aslında hiçbir aşk bir anda ortaya çıkmaz; öncesi vardır, yaşamdaki önceliklere dayanır.

Dünyadaki bütün saatler aynı öne aynı hızda döner. Saatler mekaniktir, sahipleri nasıl ayarlarsa öyledir. İnsanlar birbirlerini de saat yerine koyar, ayarlamaya çalışırlar. Hele ki anne ve babalar çocuklarını istedikleri gibi ayarlayabileceklerinden emindirler. Oysa gençlerin saatleri, anababaların saatleri farklıdır; bazen yönleri bazen hızları farklıdır, ya ileri ya geri gider kimisi.


1 Şubat 2012 Çarşamba

DOĞADAKİ SON ÇOCUK - YAPABİLECEĞİMİZ 100 ŞEY

Daha önce buradan da bahsetmiştim, TUBİTAK yayınlarından biri olan ve Richard Louv’un “Doğadaki Son Çocuk” kitabını okuyorum diye. Çok beğendim bu kitabı ve nihayet geçenlerde kitabın tamamını bitirdim. Kitaptan aktarılacak çok şey var ama kitabın sonunda yazarın önerileri aslında her şeyi özetliyor. Ben de bu önerileri kendimce özetleyerek paylaşmak istedim.Ama tavsiyem kitabı okumanız tabii ki.


Aşağıdaki öneriler yazarın kendi yaratıcılığı ile bulduğu önerilerdir. Sizler de bu listeye sayısız öneri ekleyebilirsiniz.


Çocuklar ve Aileler için Doğa etkinlikleri

• Çamur Alın ve çamurla oynayın. Çamurlu suda tepinin.

• Doğayı stresin panzehiri olarak görün. Sadece çocuklar için değil tüm yetişkinler için doğanın sağladığı yararlar sınırsızdır. Kötü hava yoktur, kötü kıyafet vardır.

• Yürüyüşe çıkın. Küçük çocuklar için kısa yolar seçin ve sık sık durmaya hazırlıklı olun. Çanta yükünüzü hafif tutun

Bunlar da İlginizi Çekebilir:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...