22 Kasım 2010 Pazartesi

AYDEDE VE YILDIZ


Bundan yaklaşık bir ay önce bir akşam kızımla balkondan dışarıyı seyrederken gökyüzünde net bir şekilde duran dolunayı gördüm. “İşte bak kızım bu Aydede “ dedim birden ve sonra da yanında dağınık halde bulunun yıldızları gösterdim, “bak bunlar da yıldız”.
O gün bugündür Yaren’im sabah ve akşam olmak üzere aklına geldikçe gökyüzünde Aydede ve yıldız arıyor, gördüğünde büyük bir heyecanla ve sevinçle isimlerini haykırmaya başlıyor. Arabada giderken hep bir gözü yukarılarda ve eğer Aydedeyi ya da yıldızı gördüyse hemen başlıyor isimlerini tekrar etmeye.

Bir süredir “Aydede” kelimesini net söyleyemiyordu, “Aydii” olarak ağzından çıkıyordu ama şimdilerde çok belirgin bir şekilde “Aydede” kelimesini telafuz edebiliyor. Yıldız kelimesinde halen net değil, yıızız gibi bir şeyler söylüyor.

Bayramda karşı komşumuza ziyarete gitmiştik, 8 yaşındaki kızlarının odasında gördüğü aydede ve yıldız figüründeki gece lambalarını gördüğünde ise çıldırdı. İKEA’da satılıyormuş sadece ama ben Adana’da araştıracağım başka yerlerde bulabilir miyim diye çünkü Adana’da maalesef İKEA mağazası halen yok.
Ama asıl güzel olan kızımla birlikte ben de uzun zamandır yapmadığım şeyi yapmaya başladım, gökyüzüne dikkatli bir şekilde bakıp, görünüşleri muhteşem olan ay ve yıldızları doyasıya seyretmek. Meğer ne kadar da güzellermiş. Kızımla birlikte ben de bazı şeylere daha dikkatli bakmaya ve aslında günlük koşturmaca içinde başımızı çevirip bakmadığımız güzelliklere daha net görmeye başladım.

Şimdilik, gökyüzü temalı, içinde ay ve yıldız resimleri olan kitap, oyuncak, aksesuar arayışına girdim. Ben el yapımı işlerinde hiç usta değilimdir hatta berbatım diyebilirim. Bu nedenle hazır ürünlere ulaşmaya çalışacağım.

1 Kasım 2010 Pazartesi

HER EVE LAZIM

Pazar günü Hürriyet gazetesinin Pazar ekinde “Her Eve Lazım” başlıklı bir yazı vardı. Çukurova Bölgemizden bir genç kızın, Sena’nın, başarısı daha doğrusu başarıları hakikaten okunmaya değerdi. Adanalı olduğum için de ayrı bir gururla okudum. Sena, Tarsus Amerikan Lisesi ikinci sınıf öğrencisi bir genç kız. On parmağında on marifet var derler ya, işte bu söz tam Sena için.
  • Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası Çocuk Korosu’nda sopranoluk yapıyor, piyano çalıyor, beste yapıyor. Resim yapıyor, Türkiye çapında kazandığı bir birinciliği var.
  • Yazı yazmayı çok seviyor. British Council’in düzenlediği kompozisyon yarışmasındaki başarısı sonucunda iki hafta İngiltere seyahati kazanmış, ‘Başarının Peşinde’ diye Türkçe’ye çevrilen ‘Pursuit of Success’ isimli İngilizce kitabı yayımlanmış
  • Tiyatro etkinliklerine de katılıyor. Kısa oyunlar yazıyor, oynuyor.
  • Hafta sonları Çocuk Esirgeme Kurumu’nda çocuklara İngilizce öğretiyor, ödevlerini yapmalarına yardımcı oluyor.
  • Geçen yıl dört ayını görme engellilere kitap okuyarak geçirdi. Bütün bu çalışmaları nedeniyle de ECIS (European Council of International Schools-Avrupa Uluslararası Okullar Birliği) bursuyla Lizbon’da düzenlenen Community Service Conference (Toplum Hizmetleri Konferansı)’na katıldı.

    Yılda 40-50 kitap okuyor.
  • Sena, aynı zamanda okul birincisi. Tarsus Amerikan Lisesi’ne dereceyle girdi, her sınıfı birincilikle bitiriyor. Gittiği dershanedeki başarısı nedeniyle ücretsiz okuduğu gibi üste para alıyor.
Her anını dolu dolu yaşamak, yaşıtları gibi yaşamaktansa bu kadar başarılarla dolu bir hayat geçirmek ve bunun için çok çalışmanın da eksileri var mı bilmiyorum. Pskoloji uzmanı değilim bu konuda da yorum yapmaya hakkım yok.

Tüm bunları yazarken bile nefes nefese kaldım. Yazıyı okurken, iki farklı rol canlandırdım kafamda. Öncelikle bir an bir anne olarak kendimi, Sena’nın annesinin yerine koydum. Herhalde müthiş bir duygu olmalı böyle bir evlat sahibi olmak. Bunlardan sadece bir tanesinde bile kendi çocuğumun göstereceği başarı ve alacağı ödül herhalde beni havalara uçururdu. Ama yine de Yaren’in bu kadar yoğun olmasını herhalde istemezdim. Yazıdan Sena’nın annesinin de aynı düşüncede olduğunu anlıyorum.
Sonra bir an için Sena’yı ilerde bir anne rolünde düşündüm. Kucağında bebeğini doyurmaya çalışırken, ya da onu uyuturken. Çocuğu belirli bir yaşa geldiğinde ise eğitimine zaman ayırırken… Yani bunları yaparken de aynı şimdiki gibi dolu dolu yaşama devam etmek söz konusu olabilecek mi diye düşündüm. Çünkü ben şuanda bunları maalesef yapamıyorum. Yani isteseniz de yapamıyorsunuz. Bu süreçlerden geçerken siz isteseniz de aynı anda pek çok işe kanalize olamıyorsunuz. Örneğin ben de şuanda her hafta bir kitabı bitirmek istiyorum ama şu günlerde tek yaptığım birçok nesnenin resimleri olan bir kitapta kelimeleri kızıma öğretmek. Bunun yanında hem spor hem pilates hem de yoga yapmak istiyorum. Ama bir türlü zamanı programlayıp uygulamaya geçemiyorum. Sadece kısa yürüyüşler yapmaya çalışıyorum, bir de son 6 aydır B-fit spor salonunda günde yarım saat ile form tutmaya çalıştım.
Hep kafamda bir kitap yazma deneyimine başlamak vardı, ama bir türlü bir başlangıç yapamıyorum. Seyretmek istediğim yığınla film var ama ben daha hiçbirini seyredemedim. Ve bunun gibi pek çok şey. Çünkü her şeyde önceliğim kızım geliyor. İşten geldikten sonra kalan zamanlarımda ve hafta sonlarında onunla doya doya zaman geçirmek istiyorum. Durum böyle olunca da yapılması istenen ve planlanan pek çok şey ya hiç başlamıyor ya da yarım kalıyor.

Sanıyorum benim de bazı zamanı planlama hatalarım var. Bu konuda öğrenmem gereken çok şey var.

Bunlar da İlginizi Çekebilir:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...