Pazar günü Hürriyet gazetesinin Pazar ekinde “Her Eve Lazım” başlıklı bir yazı vardı. Çukurova Bölgemizden bir genç kızın, Sena’nın, başarısı daha doğrusu başarıları hakikaten okunmaya değerdi. Adanalı olduğum için de ayrı bir gururla okudum. Sena, Tarsus Amerikan Lisesi ikinci sınıf öğrencisi bir genç kız. On parmağında on marifet var derler ya, işte bu söz tam Sena için.
- Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası Çocuk Korosu’nda sopranoluk yapıyor, piyano çalıyor, beste yapıyor. Resim yapıyor, Türkiye çapında kazandığı bir birinciliği var.
- Yazı yazmayı çok seviyor. British Council’in düzenlediği kompozisyon yarışmasındaki başarısı sonucunda iki hafta İngiltere seyahati kazanmış, ‘Başarının Peşinde’ diye Türkçe’ye çevrilen ‘Pursuit of Success’ isimli İngilizce kitabı yayımlanmış
- Tiyatro etkinliklerine de katılıyor. Kısa oyunlar yazıyor, oynuyor.
- Hafta sonları Çocuk Esirgeme Kurumu’nda çocuklara İngilizce öğretiyor, ödevlerini yapmalarına yardımcı oluyor.
- Geçen yıl dört ayını görme engellilere kitap okuyarak geçirdi. Bütün bu çalışmaları nedeniyle de ECIS (European Council of International Schools-Avrupa Uluslararası Okullar Birliği) bursuyla Lizbon’da düzenlenen Community Service Conference (Toplum Hizmetleri Konferansı)’na katıldı.
Yılda 40-50 kitap okuyor. - Sena, aynı zamanda okul birincisi. Tarsus Amerikan Lisesi’ne dereceyle girdi, her sınıfı birincilikle bitiriyor. Gittiği dershanedeki başarısı nedeniyle ücretsiz okuduğu gibi üste para alıyor.
Her anını dolu dolu yaşamak, yaşıtları gibi yaşamaktansa bu kadar başarılarla dolu bir hayat geçirmek ve bunun için çok çalışmanın da eksileri var mı bilmiyorum. Pskoloji uzmanı değilim bu konuda da yorum yapmaya hakkım yok.
Tüm bunları yazarken bile nefes nefese kaldım. Yazıyı okurken, iki farklı rol canlandırdım kafamda. Öncelikle bir an bir anne olarak kendimi, Sena’nın annesinin yerine koydum. Herhalde müthiş bir duygu olmalı böyle bir evlat sahibi olmak. Bunlardan sadece bir tanesinde bile kendi çocuğumun göstereceği başarı ve alacağı ödül herhalde beni havalara uçururdu. Ama yine de Yaren’in bu kadar yoğun olmasını herhalde istemezdim. Yazıdan Sena’nın annesinin de aynı düşüncede olduğunu anlıyorum.
Tüm bunları yazarken bile nefes nefese kaldım. Yazıyı okurken, iki farklı rol canlandırdım kafamda. Öncelikle bir an bir anne olarak kendimi, Sena’nın annesinin yerine koydum. Herhalde müthiş bir duygu olmalı böyle bir evlat sahibi olmak. Bunlardan sadece bir tanesinde bile kendi çocuğumun göstereceği başarı ve alacağı ödül herhalde beni havalara uçururdu. Ama yine de Yaren’in bu kadar yoğun olmasını herhalde istemezdim. Yazıdan Sena’nın annesinin de aynı düşüncede olduğunu anlıyorum.
Sonra bir an için Sena’yı ilerde bir anne rolünde düşündüm. Kucağında bebeğini doyurmaya çalışırken, ya da onu uyuturken. Çocuğu belirli bir yaşa geldiğinde ise eğitimine zaman ayırırken… Yani bunları yaparken de aynı şimdiki gibi dolu dolu yaşama devam etmek söz konusu olabilecek mi diye düşündüm. Çünkü ben şuanda bunları maalesef yapamıyorum. Yani isteseniz de yapamıyorsunuz. Bu süreçlerden geçerken siz isteseniz de aynı anda pek çok işe kanalize olamıyorsunuz. Örneğin ben de şuanda her hafta bir kitabı bitirmek istiyorum ama şu günlerde tek yaptığım birçok nesnenin resimleri olan bir kitapta kelimeleri kızıma öğretmek. Bunun yanında hem spor hem pilates hem de yoga yapmak istiyorum. Ama bir türlü zamanı programlayıp uygulamaya geçemiyorum. Sadece kısa yürüyüşler yapmaya çalışıyorum, bir de son 6 aydır B-fit spor salonunda günde yarım saat ile form tutmaya çalıştım.
Hep kafamda bir kitap yazma deneyimine başlamak vardı, ama bir türlü bir başlangıç yapamıyorum. Seyretmek istediğim yığınla film var ama ben daha hiçbirini seyredemedim. Ve bunun gibi pek çok şey. Çünkü her şeyde önceliğim kızım geliyor. İşten geldikten sonra kalan zamanlarımda ve hafta sonlarında onunla doya doya zaman geçirmek istiyorum. Durum böyle olunca da yapılması istenen ve planlanan pek çok şey ya hiç başlamıyor ya da yarım kalıyor.
Sanıyorum benim de bazı zamanı planlama hatalarım var. Bu konuda öğrenmem gereken çok şey var.
Hep kafamda bir kitap yazma deneyimine başlamak vardı, ama bir türlü bir başlangıç yapamıyorum. Seyretmek istediğim yığınla film var ama ben daha hiçbirini seyredemedim. Ve bunun gibi pek çok şey. Çünkü her şeyde önceliğim kızım geliyor. İşten geldikten sonra kalan zamanlarımda ve hafta sonlarında onunla doya doya zaman geçirmek istiyorum. Durum böyle olunca da yapılması istenen ve planlanan pek çok şey ya hiç başlamıyor ya da yarım kalıyor.
Sanıyorum benim de bazı zamanı planlama hatalarım var. Bu konuda öğrenmem gereken çok şey var.
Bende de hep yarım kalmışlık hissi var :( Yapacak ne çok şey var, ama iyi bir planlama olmadan olmuyor. Benim de sanırım planlama sorunum var maalesef...
YanıtlaSilNasıl öğreneceğiz bu işi ;)
Merhabalar
YanıtlaSilİnanın ben de nasıl öğreneceğiz bu planlama işini bilmiyorum :)
Bunu yapabilenleri örnek almak ve yakından izlemek sanıyorum en doğrusu. Ben çevremde böyle bir örnek bulursam deneyimlerimi sizlerle paylaşacağıma emin olabilirsiniz.
yorumu için teşekkürler,sevgiler
Merhabalar, ben de adanalı olarak gurur duydum Sena ile. düşüncelerinize tamamen katılıyorum, zamanı genişletebilen insanlara bayılıyorum.
YanıtlaSilMerhaba,
YanıtlaSilBu bayram bile zamanı ne kadar iyi kullanamadığımın bir ispatı oldu.Kafamda planladığımın hiçbirini yapamadım.:)
Yorumunuz için teşekkürler, sevgiler