17 Haziran 2010 Perşembe

ZAYIFLAMA'NIN AR-GE'Sİ

Bir süredir zayıflamak için epeydir uğraş veren birisiyim. Doğumdan önce çok zayıf birisiydim ancak kullandığım ilaçlar hamilelik derken kilo aldım.  Sizi o çoook zayıf halinizle tanıyıp son görüntünüzü görenlerin şaşkınlığı ve yapılan yorumlar epey bir can yakıyor tabii. Gardırobunuzdaki 34 beden ve xsmall kıyafatleri görünce de hey gidi günler deyip içiniz kan ağlıyor. Tek tesellim dünyaya getirdiğim kızım. Ama tabii teselli olmak yetmiyor yine de eski günlerimdeki aşırı zayıf hallerim olmasa da yine bir 36 beden olma hayallerim son gazda devam ediyor. Bir daha asla 34 beden olmayacağıma söz verdim.

İnsan işin içerisinde olunca anlıyor durumu. Zayıflama haplarını kullananları eleştiren ben, birkaç kutu kullandığımı buradan itiraf ediyorum. O berbat tatta olan zayıflama çaylarını da içtim tabii ki. Sonuç ise malum, kocaman bir hiç.. Tek başına mucize değil bu haplar, çaylar.
Mesleğim gereği Araştırma-Geliştirme (Ar-Ge) sektöründe 8 yıldır çalışıyorum ve mesleğimle zayıflama sorununu bir araya getirdim geçenlerde. Zayıflama sektöründe nasıl Ar-Ge fikirleri üretilebilir diye?
Biraz hayalperestlik yapıp uçuk fikirler yarattım.
• Artı kalori veren besinler yerine sıfır kalori olan organik besinlerin üretimi (Tarımda ar-Ge)
• Yemeğinizi yedikten sonra alınan kalori sıfırlayan bir ilaç ( Tıpta Ar-Ge)
• Oturduğunuzda size kalori yaktıracak sadece cilt altına yerleştirilecek ve yayacağı elektomanyetik dalgalarla sizi zayıflatacak bir çip. ( Teknolojik Ar-Ge)
Bu fikirler olur mu olur tabii belli olmaz. Teknolojik gelişmeler son hızla devam ediyor. Belki bir 20-30 yıl sonra buna benzer fikirler hayata geçirilip, yeni buluşlar ortaya çıkacak.
Ama söyleyeceğim şu ki şuanda zayıflamada temel iki yol var. Biri daha az kalori almak diğeri ise çok kalori harcamak. Temelinde matematik prensibi var. Az olandan çok çıkarsa negatif değer ortaya çıkar. Kalori hesabında bu negatif değer kilo kaybıdır.
Tabii bu iki yöntemin araçları ise; daha az kalori için az yemek, daha çok kalori harcamak için ise spor yapmak. Araçların türü size kalmış. Benim şuanda kullandığım yöntemler, hamileliğim sırasında tiksindiğim sağlıklı besinlere yeniden geçiş yapmaya çalışmak, diğeri de B-fit’e giderek günde yarım saat ile vücuduma zindelik, sağlık kazandırmak ve kilo kaybetmek.
Basık, bodrum katı, hiçbir motive edici faktörü bulunmayan spor salonlarından hiç hazzetmeyen birisi olarak B-fit’e ilk gittiğimde fark ettim ki siz sadece spor yapmıyorsunuz, pozitif bir enerjiyi de kendinize yükleyip gidiyorsunuz. Yeni insanlarla tanışıyorsunuz. Sadece kadınların olduğu bir ortamda kendinizi daha rahat hissediyorsunuz.

İşten çıkınca koştura koştura hiçbir spor salonuna bu kadar istekle gitmedim. Burada bir şey var ve sizi spor yapmaya çekiyor. Yarım saatliğine de olsa kendiniz için bir şeyler yaptığınız, pozitif enerji ile yüklü bu ortama gitmediğiniz gün vicdan azabı çekiyorsunuz. Evimin yakınlarında olması da büyük bir şans benim için. Ama inanın şimdi Aya bile taşınsalar yine de peşlerinden giderim herhalde. Diğer tüm b-fit şubelerinin de aynı başarı ve pozitif enerji ile hizmet verdiklerine eminim.
Şimdi düşünüyorum da yukarıdaki Ar-Ge fikirlerinin hayata geçirilmesini bir yandan da istemiyorum galiba. Yoksa böyle güzel ortamları nasıl yaşayabilir, başarılı kadın girişimlerini ve kadın girişimcileri nasıl yaratabiliriz?

Başta B-Fit Turgut Özal ekibi ve diğer tüm b-fit şubeleri iyi ki varsınız. Emeğiniz için teşekkürler ve sevgiler.

15 Haziran 2010 Salı

Kızım 1,5 yaşında

Zaman ne kadar da çabuk geçiyor. Daha dün gibi doğduğu an. 1.300 gram doğmuştu ve o kadar küçücükdü ki, küvezdeki hali gözlerimin önünden hiç gitmiyor. Her tarafında kablolar bağlı minicik bir beden hayata tutunmaya çalışıyordu. Hayatımın en zorlu günlerini çok şükür atlattım ve kızım şuanda 1,5 yaşında.
Geçen hafta cuma günü hem aşımız hem de doktor kontrolümüz vardı. Uzun bir süredir doktora gitmek Yaren için bir kabus adeta. Kapıdan adımımızı atar atmaz ağlamaya başlıyor.Bu son gidişimiz de aynı durum söz konusu oldu tabii. Bir hafatlık süre boyunca ağlayacağı kadar ağladı Yaren. Tabii bizim için önemli olan sonuçlardı ki, ölçümlerimiz ve sağlık kontrolümüz neyseki iyi çıktı. Kızım tam tamına 83 cm ve 12 kg olmuştu. Epey bir boyuna vermiş son iki ay boyunca.
Canım kızım hep böyle sağlıklı ol yeter benim için :))

9 Haziran 2010 Çarşamba

Yaren ve Köpekler

Birkaç gündür 2 yaş sendromu ile ilgili yazılar okuyorum ve şimdi Yarenimi daha iyi anlıyorum. Bebeklerde 12 – 36 ay dönemlerinde gerçekleşen bu durum oğlan bir süreç ve anne-baların bu dönemde daha sabırlı ve daha dikkatli olmaları gerekiyormuş. Yaren bazı zamanlar hırçınlaştığı zaman neden böyle diye kendi kendime sorgularken bunun olağan bir süreç olduğunu öğrenmem beni biraz rahatlattı. En azından önümdeki süreci ve ne yapmam gerektiğini daha iyi biliyorum.
Yaren’imin şimdilerdeki favorileri ise merdiven çıkmak, parka gitmek, köpeklerle oynamak ve top oynayan bir grubu gördüğünde direkt olarak grubun içine girerek topla oynamaya başlamak. Ayrıca geçen hafta ilk defa kendi başına merdiven çıkmaya bile başladı.
Köpekleri seven fakat bir o kadar da korkan birisi olarak kızımın hiç korkmadan köpeklere yanaşması hatta üstlerine atlaması çok şaşırttı beni. Bir köpek gördüğünde hemen yanına koşturuyor ve hiç çekinmeden onu okşamaya başlayarak gülücükler atmaya başlıyor. Aslında hayvanları sevmesini ve benim gibi korkmasını istemiyorum. Ama ileriki yaşlarda eve bir hayvan beslemek isterse de ne yapacağımı tam biliyorum. Sanıyorum bunu o süreç geldiğinde düşüneceğim.

Bunlar da İlginizi Çekebilir:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...