Geçen hafta Adana'da düzenlenen kitap fuarından aldığım ve TUBİTAK yayınlarından biri olan Doğadaki Son Çocuk kitabını okuyorum şuanda.
Günümüzde hızla gelişen teknolojinin ve şehirleşmenin bizi doğadan nasıl uzaklaştırdığını ve özellikle çocuklarımızın doğadan kopuşunu anlatan çook güzel bir kitap.
Kitabı okurken bir an kendimi ve kızımı düşündüm. Evet biz de kopuğuz doğadan. Hava güzel olduğu zaman açık alanlara kaçmaya çalışıyoruz ama ne kadar gerçek doğa ile iç içe olabiliyoruz tartışılacak bir konu. Çocukların en sevdiği mekanlardan biri olan parklar bile o kadar yapay ki. Özellikle en son bizim buralarda parkların zeminlerine lastik bir malzemeden döşeme yapıyorlar. Yazın sıcağında öylesine kötü bir lastik kokuyor ki anlatamam. Çocuklarımız şehirlerdeki serbest alan dediğimiz nadir yerlerden biri olan bu parklarda bile lastik bir döşemenin üstünde oynuyorlar. Onları korumak adına yapılıyor belki bunlar bilmiyorum ama toprağa basmak, toprakla ve kumlarla oynamak gittikçe azalıyor.
Geçen hafta sık gittiğimiz bir parka gittik, burayı da yeniden düzenlemişlerdi ve baktım ki yine aynı şey, parkın zemininde plastik bir döşeme var. Orta kısımda da küçük bir daire şeklinde alan ayırmışlar içine de kum dökmüşler. Kumla oynamak isteyenler bu küçücük alanda oynamaya çalışsın diye. Tabii kızım dahil olmak üzere tüm çocuklar parkta bir iki kaydı ve sallandı daha sonra saatlerce o minicik kum havuzun içinde oynadılar. Yani onlar da doğanın bir parçası olan toprak ve kumla oynamak istiyorlar.
Kendimizi düşündüm en son ne zaman bir ormanlık bir yere gittik, taş toprakla oynadık diye pek hatırlayamadım. Oysa özellikle ben o kadar çok severim ki doğa ile iç içe olmayı. Yaren doğmadan önce trekking grubumuz vardı ve tam gün süren uzun doğa yürüyüşleri yapardık. Günün sonunda kilometrelerce yol yürümemize rağmen kendimi o kadar hafiflemiş ve mutlu hissederdim ki anlatamam. Ancak maalesef Yaren doğduktan sonra ara verdik ve bir daha da başlayamadık. Benim yürüyüşlerim devam ediyor ama sadece şehrin içinde.
Geçen hafta çalıştığım üniversite ortamında öğle arası yürüyüş yaparken yerde kozalaklar gördüm ve 3 tane aldım eve götürdüm. Yaren'e göstermek ve ne olduğunu anlatmak için. Yaren önce bu ne dedi sonra dokundu ve hoşuna gitmedi arkasına döndüğü gibi bulduğu ilk plastik oyuncağı ile oynamaya başladı. İşte o zaman farketim ki, biz doğa ile çok uzaklaşmışız.
Bahsettiğim kitabı fuarda gördüğümde de bu yüzden üstüne atladım ve hemen aldım. Okudukça pek çok şeyin farkına varıyorsunuz.Henüz bitirmedim devam ediyorum ve bir sonraki yazımda aldığım notları burada paylaşacağım kısmet olursa. Kitabı şiddetle tavsiye ederim, içinde bilimsel verilerle açıklanmış çok güzel bilgiler var.
Bu arada ben doğayı çoook özlemişim bunu farkettim. Bir an önce bir şeyler yapmalıyım.
Tübitak yayınları benimde hep dikkatimi çekmiştir ama almak hiç nasip olmadı.
YanıtlaSilSize sonuna kadar katılıyorum. Yine bizler şanslı çocukluklar geçirdik, mahalle arkadaşlarımız vardı, sokakta oynar, parka giderdik. Şimdi ki çocukların pek mahalle arkadaşı olmuyor, belki sitelerde oluyordur...
Park deseniz artık yakınlarımda yok bile diyebilirim. Çocuğum olsa hangi toprağı eşmesini göstericem bilmiyorum bile......
Kitaptan notlarınızı bekliyorum. :) İyi akşamalar.
Merhaba,
YanıtlaSilÇok haklısınız bizler daha şanslıydık ama çocuklarımız daha kapalı ortamlarda yetişiyor.
Yorumunuz ve ilginiz için teşekkür ederim. Kitap notlarını en kısa zamanda paylaşacağım :)
sevgiler