Üstün DÖKMEN’in "Kelebekler ve İnsanlar" kitabını bitirdiğimde aslında en büyük engelimizin kendi önyargılarımız olduğunu bir kez daha anladım. Önemli olan bedensel engeller değil, zihnimizdeki engellerimizdir.
Kitapta iki kelebek ile iki engelli gencin aşk hikayesi, hem ortak yanları ile hem de farklılıklarıyla o kadar güzel anlatılmış ki.
Kitabı bitirdiğinizde, yaşamın kısa ya da uzun olmasının önemli olmadığını, asıl irdelenmesi gerekenin, yaşamın renkli ya da renksiz mi olduğu gerçeğini bir kez daha anlıyorsunuz.
Ben en çok da kelebek Alaimisema’nın öyküsünden etkilendim. Kısacık zannettiği ömrünü aşık olduğu kelebek Kerman’ı aramak ile geçiren ve sonunda ise zalim bir kelebek avcısı tarafından yakalanıp bir kelebek koleksiyonuna acımasıca eklenen kelebek Alaimisema’nın hikayesi.
Yazar, kitapta iki öyküyü anlatırken o kadar güzel cümleler de kullanmıştı ki bunların hepsini not almadan geçemedim. Buradan da paylaşmak istedim. Hepsinin verdiği mesaj ayrı güzel ve düşündürücü.
Beni bir etkileyen husus ta kelebek avcılığının ve kelebek koleksiyonculuğunun acımasız gerçeği idi. Ülkemizin biyoljik çeşitliliğinin yurtdışı ülkelerine satılması ve bunun için acımasızca katledilen hayvanlarımızın hazin öyküsünü ilk defa yakından öğrenme şansım oldu.
Ülkemizin sadece kültürel ve manevi değerlerini değil, biyolojik zenginliklerini de korumamız gerektiğini buradan ben de vurgulamak isterim.
Tüm bunları kitabı okuduğunuzda daha iyi anlayabileceksiniz.
İşte kitaptan bazı notlarım
Aile, insanların açlığı ve tokluğu birlikte sindirdikleri, güzel esintileri ve kötü kokuları birlikte hissettikleri ve eğer dayanabilirlerse güçlüklere birlikte göğüs gerebildikleri bir yerdir. Direkler ve çatılan tahtalar, çakılan çiviler çok da önemli değildir. Bir aileyi ayakta tutan şey, gülümseyen yüzlerin ve çatılan kaşların dengesidir.
Aşk görmeden birbirini fark etmektir.
Avcılar ve saldırganlar bu dünyada daima olagelmiştir; önemli olan avların dayanışmasıdır.
Aslında aşık olduğunuzda hele ki bu aşk, kabulde zorlansanız bile tek yanlıysa, doğru söylediğinizde de rahatsız olursunuz, yalan söylediğinizde de.
İçine kaygı bulaşmış tüm olumsuz düşünceler, hem hedeflerimizden uzaklaştırır bizi, hem dünyanın bize verdiği yolu kısaltır önümüzde.
Yalnızca zayıflar adalet ister; güçlülerin adaletleri yanlarındadır, istediklerine verirler, istemediklerine vermezler.
Yıldırım aşkı havadan geldi, bir anda ortaya çıktı sanılır. Ama aslında hiçbir aşk bir anda ortaya çıkmaz; öncesi vardır, yaşamdaki önceliklere dayanır.
Dünyadaki bütün saatler aynı öne aynı hızda döner. Saatler mekaniktir, sahipleri nasıl ayarlarsa öyledir. İnsanlar birbirlerini de saat yerine koyar, ayarlamaya çalışırlar. Hele ki anne ve babalar çocuklarını istedikleri gibi ayarlayabileceklerinden emindirler. Oysa gençlerin saatleri, anababaların saatleri farklıdır; bazen yönleri bazen hızları farklıdır, ya ileri ya geri gider kimisi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder